• ilk kez plato ve aristotle zamanında temelleri atılmıştır (üstünlük kuramı olarak; aşağıda detaylar) fakat o zamanlarda bu düşünürler gülmecenin kompleks yapısını tam göremedikleri için 19. yüzyıldan itibaren farklı alanlardan kuramlar türemiştir. mizah kuramlarını genel olarak üçe ayırmak mümkündür: üstünlük kuramı, zıtlık kuramı ve psikoanalitik kuram.

    üstünlük kuramı sosyolojiden beslenir ve mizaha toplumsal bir bakış açısı getirir. ingilizce'de superiority theory olarak da bilinir. öncüleri eskilerden plato ve artistotle'dır. günümüze yakın gruner, bergson ve ludovici gibi bilim insanları tarafından desteklenmiştir. adından da anlaşıldığı gibi üstünlük kuramında herhangi bir gülmece öğesini okuyan, duyan ya da gören kişi olay kahramanının yaptığı yanlışlığı kendisinin yapmayacağından emin olur, kendisini üstün hisseder, bu durumdan içten içe hoşlanır ve güler. olaydaki komiklik başka insanların zayıflıklarından ve çirkinliklerinden kaynaklanır ve olaya gülen kişinin kendisini zeka, ahlak ve fiziksel açıdan üstün görmesiyle alakalıdır.

    facebook'ta vardır arkadaşlarımız. eleman yazmıştır "ayaklarıma takılanlarla değil,kafama takılanlarla meşgul olurum?" ya da "tesbih elden ele,silah belden bele gezmez gardaşım". bunu okuyup gülen insan ister istemez kendini yazandan en azından zeka yönünden üstün görür ve yazıyı komik bulur. bu iletiyi beğenen insan ise burada komik bir olay görmez iletiyi ciddiye almıştır. hal böyle olunca da kendini bu iletiyi yazandan herhangi bir açıdan üstün görmez ve gülmez.

    psikoanaliz kuramı ya da ingilizce adıyla release theory freud tarafından ortaya atılmıştır. (bkz: #35276845). freud dışında bu kurama mindess, kline ve fry gibi insanlar akademik yönden katkıda bulunmuştur. en basitinden kuram cinsellik üzerine yapılan şakalarda kendini gösterir. toplumun baskılarından kaçışa güzel örneklerdir bunlar.

    son olarak zıtlık kuramı ya da ingilizce adıyla incongruity theory vardır. bu biraz daha bilişsel bir kuramdır ve temelleri kant ve schopenhaur tarafından atılmıştır. günümüze yakın suls ve koestler tarafından çalışılmıştır. kurama göre okuyucu ya da dinleyici olayların akışına göre olayların nasıl gelişeceğine dair kafasında bir beklenti oluşturur. mesela restorana gidip bir masaya oturan iki insanın menüyü isteyip sipariş vereceklerini düşünür. bu şekilde olayları tahmin eder fakat olaylar o şekilde beklenilenin aksine gelişirse de gülmece meydana gelir. zıtlık yazılı metinlerde de görülebilir. mesela şöyle bir yazı var:

    küçükken bana yaramaz diyorlardı artık büyüdüm ve yarabiliyorum.

    burada tümcenin ilk yarısını okuyan insan, bunu söyleyen kişinin haylaz olduğunu, oradan oraya koşup durduğunu, sorun çıkardığını sanır ve devamında da bununla ilgili sonuç filan bekler. daha sonra devamını okuyunca olayların beklediği gibi olmadığını kavrar ve aslında en baştaki yaramaz sözcüğünün sıfat değil de eylem olduğuna karar getirir ve tümceyi yeniden yorumlar. olay bundan ibarettir.

    bu kuramların dışında devamlı olarak mizah üzerine çalışmalar devam etmektedir. şimdi çok yoruldum bu işin bir de dilbilim ayağı var. vakit bulunca ondan da bahsederim.
  • dilbilim alanında da kuramlar üretilmiştir. dil ile mizah acayip içli dışlı olmasına rağmen kuramsal olarak 1980lerden sonra açıklanmaya başlamıştır. mizaha dilbilimsel yaklaşımların çıkış noktası ilk entry’de belirttiğim incongruity yani zıtlık kuramıdır. mizahı dilbilimsel incelemek için ortada dil aracılığı ile üretilmiş bir şey olmak zorunda. o yüzden mizahı da kendi içinde ikiye ayırabiliriz. sözsel mizah (verbal humor) ve sözsel olmayan mizah (non – verbal humor). dilbilimsel mizah kuramları o yüzden verbal humor’dan beslenir. kuramın öncüleri victor raskin ve öğrencisi salvatore attado’dur.

    kuramda script/frame adı verilen ve türkçe’de şema olarak bilinen kavramlar vardır. bunlar bir nesne, hareket ya da olgu için kafanızda depoladığımız anlambilimsel (semantic) bilgilerdir. ne demek bu? şimdi ben “temel bir gün ….” diye söze başladığımda herkesin kafasında temel’den dolayı bir şema oluşacaktır. temel karadenizlidir, karadenizliler genelde yaptıkları saçma ve salakça hareketleriyle bilinirler vs. ben buraya ‘kuş’ yazınca okuyanın aklında ister istemez kuş ile anlamsal bütünlük oluşturan başka kavramlar canlanacaktır kanat gibi, uçmak gibi… hatta daha soyut olarak özgürlük, çapkın biriyseniz kuş öttü mü birader? ‘den penis veya ecevit’in güvercini bile canlanabilir.

    kuram (semantic script theory of humor ya da general theory of verbal humor) der ki: fıkrada ya da gülmece metninde canlanan bir şema punch line’da oluşan yeni şemayla zıtlık içinde olmalıdır. şuna bakalım:
    iki şey yıkar insanı: biri su biri sabun.

    burada tümcenin ilk bölümünü okuyan insan kafasında “yıkar” eyleminden “mahvetmek” ya da “birine zarar vermek” gibi anlamsal olarak ilişkili bir şema oluşturacaktır çünkü tümcenin gidişatına göre bir beklenti oluşturmuştur kafasında. ancak “su” ve “sabun” sözcüklerine geldiğinde ilk başta canlandırdığı şemadan başka bir şemaya daha ihtiyacı olduğunu anlayacak ve geri dönüp ilk oluşturduğu şemanın o olmadığını görecek. “yıkar”’da oluşturduğu şemayı “temizlemek” olarak yeniden yorumlayacaktır. en baştaki beklentileriyle de örtüşmediği için okuyan ters köşe olmuştur ve bu zıtlık onu eğlendirmiştir.

    bu da genel hatlarıyla dilbilimsel bir bakış açısıdır. semantics, pragmatics ve cognitive linguistics’den beslenir. bu kuram başlı başına neden gülüyoruz sorusunu cevaplayamaz ama en azından oturaklı bir kuramdır. mizahın elbette çok önemli sosyolojik ve psikolojik hatta antropolojik ayakları da vardır. günümüzde bunların hepsini kapsayan bir mizah kuramı oluşturmak neredeyse imkansıza yakın olduğu için disiplinler kendi bakış açısından yorumluyor olayı.
  • temelde üç kurama dayanır. ben en çok rahatlama kuramı üzerinde duracağım.

    1)üstünlük kuramı

    bu kurama göre mizahı, başına gülünç bir şey gelen karakterden üstün olduğumuzu düşünerek ve bundan keyif alarak ortaya koyarız. örneğin kemal sunal filmleri. bu filmlerde ana karakter halktan ama hep biraz safça bir adamdır, başına gelen olaylara güleriz çünkü biz onun gibi saf değilizdir. yani bu karakterden üstün olduğumuzu düşünerek güleriz. üstünlük kuramına göre mizah bu üstünlük hissinden oluştuğu için kendimizi iyi hissetme aracıdır.

    2)uyuşmazlık kuramı

    bu kurama göre mizah, beklenmedik, şaşırtıcı, süregelen olayla uyumlu olmayan bir durumla karakterizedir. örneğin kedi videoları. videoda iki kedi yan yana uzanır, bu normal bir sahnedir. ancak ilerleyen saniyelerde kedilerden biri diğerine sinirli bir bakış atıp koltuktan itmesi insan davranışlarına benzeyen beklenmedik bir tepkidir ve bizde gülme davranışını ortaya çıkarır.

    3)rahatlama kuramı

    gelelim zurnanın zırt dediği yere. rahatlama kuramına göre ne zaman ortamda bir gerginlik olursa organizma rahatlamak için orada mizah üretir. yani mizah, bir gerginlikten kurtulma ve rahatlama aracıdır.

    huysuz viyanalı freud dedeyi anmamak olmaz burada. freud efendi der ki insanların açıktan ortaya koyamadığı ama içten içe arzuladığı saldırganlık ve cinsellik fenomenleri mizah sayesinde örtülü bir şekilde açığa çıkar. insanlar içinde tuttuğu cinsel ve saldırgan arzuları açığa çıkarmak için mizahı kullanır diyoruz yani. en çok gülünen esprilerin - özellikle erkekler arasında ki erkekler cinsellik ve saldırganlığa daha yönelimli - belaltı espriler olduğunu görünce bu konuda freuda hak vermeden duramıyoruz.

    bilinçaltı kavramına inanmayan biri olarak bunların "bilinçaltı" ndan kaynaklandığını düşünmesem de mizahın insanların rahatlama aracı olduğunu görmezden gelemeyiz. yaşamımın en kötü olaylarında beynim hep ister istemez espri üretmiştir. en acı olaylarda bile belki ağlanacak halimize gülüyoruz durumunu yaşıyorduk ama gerçekten psikolojik olarak rahatlamış oluyorduk.

    velhasıl kelam en azından benim için mizahın en işlevsel yönü rahatlamaktır. mizaha en yakın olduğum, en iç içe olduğum zaman muhtemelen moralimin en çökkün olduğu zamanın sonudur. mizahın başladığı yerde psikolojik toparlanma başlar.
hesabın var mı? giriş yap